NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ ثَابِتٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ
حُسَيْنٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ يَزِيدَ
النَّحْوِيِّ
عَنْ عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ لَا يَسْتَأْذِنُكَ
الَّذِينَ
يُؤْمِنُونَ
بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ
الْآخِرِ
الْآيَةَ نَسَخَتْهَا
الَّتِي فِي
النُّورِ
إِنَّمَا
الْمُؤْمِنُونَ
الَّذِينَ
آمَنُوا بِاللَّهِ
وَرَسُولِهِ
إِلَى
قَوْلِهِ
غَفُورٌ
رَحِيمٌ
İbn Abbas'dan demiştir
ki:
"Allah'a ve ahiret
gününe inananlar -mallarıyla canlarıyla cihad etme hususunda- senden izin iste
(yip geri kal)mazlar."[Tevbe 44] (mealinde ki) ayet-i (kerimenin hükmünü)
Nûr (suresin)deki: (şüphesiz ki Allah) "... çok bağışlayan, çok merhamet
edendir." sözüne kadar (devam eden) "mü'minler o kimselerdir ki;
Allah'a ve peygamberine (gönülden) inanmışlardır..."[Nur 62] (mealindeki)
ayet(i kerime) yürürlükten kaldırmıştır.
İzah:
Bu hadis-i şerifte
geçen, iki ayetin tefsirinde, ulema ihtilaf etmiştir. Hasan-ı Basrî ve
İkrime'ye göre, metinde geçen Tevbe süresindeki ayet-i kerimenin hükmünü, Nur
süresindeki ayet-i kerime yürürlükten kaldırmıştır.
Sözü geçen alimlere
göre; Tevbe süresindeki ayet-i kerimede meşru bir sebeple de olsa, mü'minlerin
cihada çıkmamak için Hz. Peygamberden izin istemeleri yasaklanırken
"Mü'minler o kimselerdir ki, Allah ve peygamberine (gönülden)
inanmışlardır. İçtimai bir iş (görüşmek) üzere o, (Allah'ın Rasûlü ile)
bulundukları zaman, ondan izin almadan gitmezler. (Ey Muhammed), senden izin
alanlar, işte onlar, Allah'a ve Rasûlüne inanan kimselerdir. Bundan dolayı
bazı işler için senden izin istedikleri zaman, onlardan dilediğine izin ver ve
onlar için Allah'dan mağfiret dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok merhamet
edendir.[Nur 62] mealindeki ayet-i kerimede ise, Hazret i Peygambere meşru
mazaretleri olan mü'minlere, cihada çıkmamaları için izin vermesi
emredilmektedir. Bu durum, Nur süresindeki ayet-i kerimenin yukarıda mealini
sunduğumuz, Tevbe suresinin 44. cü ayet-i kerimesinin hükmünü yürürlükten
kaldırdığını ortaya koymaktadır.
Mevzumuzu teşkil eden
bab başlığından musannif Ebu Davud'un da bu görüşte olduğu anlaşılıyor.
Bazı ilim adamlarına
göre ise; bu iki ayet-i kerimenin hükmü arasında bir çelişki olmadığından,
birinin diğerinin hükmünü yürürlükten kaldırması da sözkonusu değildir.
Bu görüşte olan
alimler; Tevbe suresinin 44. cü ayet-i kerimesi "Mü'minler asılsız
mazeretler ileri sürerek cihaddan geri kalmak için Hz. Peygamberden asla izin
istemezler. Ancak meşru bir mazaretleri çıkınca böyle bir izin isteme yoluna
gidebilirler. Fakat münafıklar, birtakım uydurma mazeretler ileri sürerek
harbe çıkmamak için Hz. Peygamberin huzuruna gelip izin isterler."
anlamına gelir ki, Nur suresinin sözü geçen ayet-i kerimesinde buna aykırı bir
hüküm bulunmadığı son derece açıktır. Hatta Nur suresinde mazereti olan
mü'minlere yeteri kadar izin vermesi için, Hz. Peygambere emir vardır.
Binaenaleyh sözkonusu iki ayetten, birinin diğerini neshetmesi düşünülemez.